7 Haziran 2015 Pazar

Çocuğumuz ne kadar bizim istediğimiz gibi olabilir?


Facebook sayfamda paylaştığım karikatürde anne çocuğuna:
"Tatlım büyüdüğünde iddialı,kendine güvenen,bağımsız ve irade sahibi biri olmanı istiyorum.Fakat bir çocukken pasif, uysal ve itaatkar olmanı istiyorum." diyordu.

 Paylaşımıma "Olur mu dersiniz?" sorusunu eklemiştim.

"Olur.","Olmaz.","Çocuklardan çok fazla şey istiyorsunuz.Onlar robot değiller." ve "Ne isterseniz isteyin, çocuklar yine bildiğini yapıyor." şeklinde yorumlar yapıldı.

Bana sorarsanız tüm yorumlar doğruydu.
Neden her birinin doğru olduğunu düşündüğümü size anlatmaya çalışacağım.

Öncelikle bu karikatürde itaatkar,uysal ve pasif yetişen çocuklardan adam olmaz demiyor.Her meslek dalında bu özelliklerin üçüne birden sahip başarılı insanlara rastlayabilirsiniz.
Oysa burada,"Böyle yetişen çocuklar büyüdüğünde iddialı,bağımsız ve iradeli olabilir mi?" sorusunu düşünmemiz isteniyor.

Sürekli itaatlerimize uymasını istediğimiz çocuğu düşünelim.İtaat etmediği takdirde kendi bulduğumuz yöntemlerle onu itaat etmeye zorlarız.Kararlı olduğumuzu gören çocuk, bir süre itaat etmemekte dirense de, sonunda teslim olur.
Çocuğun boyun eğmesiyle birlikte aklından geçen cümle şunlardan biridir:

"Ne isterse yapayım da konuşup durmasın artık." 
 "Ne isterse yapayım da beni cezalandırmasın artık."
"İstediğini yaptığımı görsün de ödülümü alayım."

Eğer bu çocuğa sürekli "Anne/ baba /öğretmen her şeyi bilir ve her zaman haklıdır." gibi sözler söyleniyor ve çocuk hep haksız duruma düşüyorsa, sonunda aynı sözleri kendi kendine tekrar etmeye başlar.Böylece hiçbir zaman tek başına doğru kararları veremeyeceğine inanır ve sürekli karar vermek için başka birine danışma ihtiyacı duyar.

Bir küçüğün karar vermeden önce kendisine danışmasından mutluluk duymayan yetişkin var mıdır?Seve seve çocuk adına karar verilir.Bu çocuk aynı zamanda pasif ve uysal olabilir.Çünkü konuşarak kendini ifade etmekten vazgeçmiştir.

İtaat etmeye alışan çocuklar, herhangi bir yetişkin veya akranları tarafından kolayca ikna edilebilir, hatta kandırılabilirler.

İtaat etmeye küçük yaşta alışan çocuk yetişkin olduğunda iki seçeneği vardır:

1. Aile büyükleri dışında itaat edebileceği yeni insanlar bularak, itaat etme alışkanlığına devam etmek.(ki bu birçok kişi için en kolay yoldur.Çünkü bu durumda kişi ne yapmak istediğine karar vermek zorunda değildir.Başkaları onun adına karar verir ve ona sadece bu kararları uygulama işi kalır.)

2. Artık kimseye itaat etmek zorunda olmadığına karar verir.
Buna karar vermiş olsa bile bir süre insan ilişkilerinde kararsız tavrını sürdürerek, fikirlerini söylemeye çekinecektir.
Bireysel olarak kendini geliştirmek isterse, bu oldukça uzun zamanını alır.Hatta birçok kez pes etmek isteyebilir.Yıllarca kendine ne istediğini sormamış, karar vermek için beyin jimnastiği yapmamıştır.Bir anda bağımsızlığını ilan ettiğinde ise sudan çıkmış balıktan farksızdır.

"Olur mu dersiniz?" sorusuna verilen birbirine zıt cevapların her ikisinin de doğru olduğunu düşünme sebebim bu.Cevapların hiçbiri için %100 yanlıştır diyemem.Çünkü,

 ÇOCUĞUN GELECEKTE NASIL BİR BİREY OLACAĞINA SADECE ÇOCUĞUN KENDİSİ KARAR VEREBİLİR!

Ebeveynler çocuklarına davranış biçimleriyle, çocuklarının ileride verecekleri kararları uygulamalarını kolaylaştırmayı veya zorlaştırmayı seçmiş olurlar.

Seçimlerinde özgür bırakılan çocuklar insan ilişkilerinde çok daha rahat yetişkinler haline gelirler.Bu şekilde yetişen çocuklar kendiliğinden iddialı, kendine güvenen,bağımsız ve irade sahibi yetişkin bireyler olurlar.
İtaatkar yetiştirilen çocuklar ise bu rahatlığı kazanmak ve kendilerini geliştirmek için uzunca bir süre çaba harcamak zorunda kalırlar.Düşündüklerini ifade etmeden önce başkaları tarafından yargılanma ve onay alamama korkusuyla söyleyeceklerinden vazgeçerler.Kendine güvenen bir yetişkin olabilmek için azimle uzun,yorucu ve zor bir süreçten geçmeleri gerekir.

Peki çocuklara itaat etmek yerine neler yapabiliriz?

Öncelikle kendi davranışlarımızın farkına varabiliriz.
Çocuğumuzu nerede,ne zaman ve neden konrolümüz altına alma ihtiyacı hissediyoruz?Neden aşırı tepki veriyoruz?Verdiğimiz tepkilerle çocuğumuzu nasıl bir ruh haline sokuyoruz?
Çocuğumuza sevgimizi nasıl ifade ediyoruz?

Yaşına göre her alanda çocuğumuza karar verme ve seçme özgürlüğü verebiliriz.
Balkondan beline kadar sarkmış olan 3 yaşındaki çocuğumuzu veya kalabalık bir caddede kırmızı ışıkta koşarak karşıya geçmek isteyen 4 yaşındaki çocuğumuzu seçiminde özgür bırakacak değiliz elbette.Hayatına mal olacak seçimi yaparsa başına neler gelebileceğini anlatacağız.Kendisine zarar verebilecek hareketlerin hangileri olduğunu bilmesine yardım edeceğiz.

Çocuğumuz kışın yazlık elbise giymek istedi.Havanın çok soğuk olduğunu, soğuk havalarda vücudumuzu sıcak tutmak için kalın kıyafetler giymemiz gerektiğini anlatabiliriz.Kışlık kıyafetlerinin içinden iki veya daha fazla seçenek sunarak, giyeceği kıyafeti yine kendisinin seçmesine izin verebiliriz.
Çocuğumuz bir ergen olduğunda ise artık bu konuda seçim yapmak tamamen ona ait olmalı.Fikrimizi söyleyebiliriz ama üstündekini zorla çıkartamayız.Onun giyeceği kıyafeti biz de beğenmek zorunda değiliz.

Bu sadece bir örnek.Çocuğumuz adına seçim yapmamız gereken her saniye aklımıza onun fikrini de almayı getirirsek, geçmişte ne kadar çok konuda onun adına karar vermiş olduğumuzun farkına varabiliriz.

Çocuğumuza yaşadığı olaylarla ilgili düşüncelerini sorarak, onu yargılamadan sadece dinleyebiliriz.

Kendi zorunluluklarımızı gözden geçirerek, bazılarını "olmasa da olur"a çevirebiliriz.

Örneğin; "Salonda oyun oynamasını istemiyorum çünkü salon sürekli derli toplu görünmek zorunda." şeklinde bir düşünceniz varsa, bunu "Oyunu bittikten sonra toplaması şartıyla salonu oyuncaklarıyla dağıtabilir." düşüncesiyle değiştirerek çocuğunuzun ev içinde özgür olduğu alanları genişletebilirsiniz.

Çocuğumuzun beğendiğimiz davranışlarını vurgulayarak, bu şekilde davrandığında duyduğumuz memnuniyeti dile getirebiliriz.

Örneğin; "Ayşe teyzenle konuşurken hiç beni çekiştirip sözümü kesmedin.Arkadaşımla rahatça konuşabildim.Bu şekilde davranman beni çok mutlu etti.Ben konuşurken hiç sözümü kesmediğin için sana teşekkür ederim."

Çocuğumuzla konuşurken,"Sen..." diye başlayan cümleler kurmak yerine " Ben.." ile başlayan cümleler kurarak, söylemek istediklerimizi daha yumuşak bir dille ifade edebiliriz.

Örneğin; "Sen hiçbir zaman ödevlerini yapmaya zamanında başlamıyorsun ve bu yüzden çok geç saatte yatıyorsun.Sabah da yataktan kalmak bilmiyorsun!" yerine,
"Ben ödevlerini erkenden bitiren ve zamanında yatağına girip uykusunu alan bir oğlum olmasını isterdim.Böylece her sabah defalarca odasına girip onu uyandırmak için seslenmek zorunda kalmazdım."
Ebeveyn ilk cümleyi bitirdiğinde kaşlarının çatık olması ihtimali çok yüksekken, ikinci cümlenin sonunda muhtemelen gülümsediğini görebiliyor musunuz?Eğer bunu görebiliyorsanız, çocuğun tepkisinin ilk cümlede negatif, ikincide ise pozitif olma ihtimalini de görebiliyorsunuz demektir.

Kesinlikle vazgeçmemiz gereken davranışlarımız: 

Çocuğumuzu yargılamak,
aşağılamak,
korkutmak,
başkalarının önünde küçük düşürmek,
çocuğumuzun kötü davranışlarını sürekli yüzüne vurmak,
 onu kötü sıfatlarla etiketlemek,
 başkalarıyla kıyaslamak, 
çocuğumuza fiziksel şiddet uygulamak.

Topluma, kendine güvenen, bağımsız ve iradeli bireyler kazandırmak dileğiyle..
Sevgiyle kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder