29 Nisan 2015 Çarşamba

Kağıt Uçakla Oyun


Okuldan sonra serbest oyun ve ödevler derken yatmaya yakın birlikte oyun oynamak için çok az vaktimiz kalıyor.Bu yüzden hazırlaması kolay, pratik oyunlar tercih ediyoruz.Evde uçak uçurmak da tercih ettiğimiz oyunlar arasında.

Bu sefer kağıt uçaklar için hedefler hazırladık.Amacımız uçaklarımızı hedeflerin içinden geçirmek oldu.

Büyük bir fon kartonunun üzerine farklı büyüklükte tabak ve kaseler koyarak daireler, cetvelle birer tane kare, dikdörtgen ve üçgen çizdim.
Çizdiğim şekillerin içlerini keserek çıkardım.
Kartonu kapı eşiğine bantladım.

Kağıt uçaklarımızı da uçuşa hazırladıktan sonra oyuna başladık.
Biz uçağı hangi şekilden geçirdiğimizi söyleyerek şekilleri tekrar etmiş olduk.
Dilerseniz sadece daireler çizerek, her birine farklı puanlar verebilirsiniz.

Eğlenceli oyunlar dilerim.
Sevgiyle kalın.

28 Nisan 2015 Salı

Çocuklar Yaşlarına Göre Hangi Sporu Yapabilirler?


Havalar ısınmaya başladı ve artık evden çıkma zamanı geldi.Bizden çok çocukları sevindiren güzel havaları, spor yaparak değerlendirmekten daha iyisi var mı?

Çocukların ev içindeki hareketleri kışın oldukça kısıtlıydı.Alt komşu rahatsız olmasın diye koşmasına bile izin vermedik belki.Aslında koşmak, çocukların temel ihtiyaçlarından biri.Aylarca koşmayan çocukların koşmayı unuttuklarına bile şahit oldum.Bu durumda koşmayı yeniden öğreninceye kadar birkaç kere düşmeleri kaçınılmaz oluyor.Öyleyse ne yapacağız?Çocuklarımızın bol bol koşmalarına izin vereceğiz. ;)

Spor yapan çocukların kan dolaşımı hızlanıyor.Beyinlerine daha çok kan pompalandığı için beyin fonksiyonları çok daha iyi çalışıyor.Boşuna denmemiş "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur." sözü.
Spor çocuklara kendilerini daha iyi tanımayı öğretiyor ve sosyalleşmelerine yardımcı oluyor.Hatta spor yapan çocukların, spor yapmayanlara göre çok daha mutlu olduklarını düşünüyorum.Hareket hepimize mutluluk verir.Hareket ettikçe, kendimizi daha iyi hissederiz.

Kızımla geçtiğimiz hafta sonu badminton oynadık.Topa üst üste en fazla 6 kere vurabildik.Buna rağmen kızımın mutluluğu, birlikte vakit geçirerek spor yapıyor olmamız, tek bir oyunla ne kadar çok şey kazandığımızın açık göstergesiydi.
Sadece raketi sallayıp topa vurmak için değil, sık sık gidip yere düşen topu almak için bile bacak,sırt ve kol kaslarımızı çalıştırdığımızı fark ettim.Dışarıdan basit göründüğüne bakmayın.Ertesi güne vücudunuzdaki hangi kasların en çok çalıştığını zaten anlayacaksınız. :)

Oyunu oynarken "Acaba kaç yaş üzeri için uygundur?" diye düşündüm.Oyundan hemen sonra çocukların yaşlarına göre hangi sporu yapabildiği konusunda bir araştırma yaptım.Çocukların yaşlarına göre spor faaliyetlerini şöyle sıralamışlar:

  2-3 yaş: Koşma, yakalama ve zıplama gibi temel hareketleri yapabiliyorlar. Dolayısıyla bunları içeren bahçede koşma, yürüme, dans etme, suda gözetim altında oynama ve   deneyimli kişiler eşliğinde   jimnastik eğitimi olabilir.

 4-6 yaş: Dans, yüzme, jimnastik,  ip atlama ve üç tekerlekli bisiklete  binmek gibi sporlar ideal. 

     7-10 yaş: Jimnastik, yüzme, futbol, basketbol, voleybol, hentbol, bisiklet, tenis ve yüzme gibi sporlarla ilgili temel eğitime yönlendirebilirsiniz.
   
    10 yaş sonrası: Önceki yaşlarda başladıkları sporları daha organize olarak yapmaya devam ederken, atletizm, okçuluk, güreş ve küreğe başlayabilirler. Birkaç yıl sonraysa güç gerektiren boks,   tekvando ve karateye geçebilirler.

Uyarı: Çocukların vücut gelişimleri tamamlanıncaya kadar ağırlık kaldırarak spor yapmasına kesinlikle izin vermeyin! 

Bunu, sevgili pilates hocamdan öğrendim.Lütfen dikkat edelim.
Ağırlık kaldırarak spor yapan çocuklarda, uzamakta olan gövde,kol ve bacaklar, tam tersi bir güçle geriye bastırılmış olur.Dolayısıyla kemik gelişimi yavaşlar.Bu yüzden çocukların, vücut gelişimlerini tamamlayıncaya kadar ağırlık kaldırarak spor yapmaları sakıncalıdır.

Sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirmek dileğiyle.
Sevgiyle kalın.

22 Nisan 2015 Çarşamba

Sokakta Oynayan Çocuklar


Dün akşamüstü marketten dönüyordum.
Çocuk parkının yanındaki sokağın tam ortasında bir karton kutu gördüm.
Yaklaştıkça kutunun kapağının hareket ettiğini fark ettim.

İçinden 2 yaşlarında bir çocuk kafasını çıkardı.
Sonra tekrar kutunun içine saklanıp kapağı kapattı.
Gördüğümü algılamam birkaç saniye sürdü.
Etrafta hiç yetişkin yoktu.
Daha büyük üç çocuk başka bir kutuyu kafalarına geçirmiş koşturuyorlardı.
O anda bir araba o yola dönse, kutuyu fark etmeden üstünden geçebilirdi!



Elimdeki torbaların ağırlığına rağmen çocukların yanına kadar yürüdüm.
Büyük olanlara kutunun içindekinin kimin çocuğu olduğunu sordum.
İçlerinden bir oğlan çocuğu kutuya doğru yöneldi.
Araba gelirse çarpabileceğini, kutuyu kaldırıma çıkarırsa daha güvenli olacağını söyledim.
Neyse ki çocuk hemen kutuyu ve sanırım kardeşi olan çocuğu kaldırıma çıkardı.


Akşam haberlerinde kutunun içinde oynayan iki çocuğun üstünden kamyon geçtiği haberini duyunca tüylerim diken diken oldu.
Haberin nerede geçtiğine baktım hemen.
Bizim mahallede değilmiş.Hatta başka bir şehirde.
Kutunun içindeki çocuklardan birinin bacağı, üstünden kamyon geçmesi sonucu ezilmiş.
Site bekçisini suçluyorlarmış.
Olmuş bitmiş artık.Kimin suçlu olduğu önemli mi?


Çocuklarınıza sokakta oynarken nelere dikkat etmeleri gerektiğini çok iyi anlatın lütfen.
Hatta gözünüz çocukların üstünde olsun.Onların yakınında olun.
Başlarına bir şey geldikten sonra kimi suçlarsanız suçlayın geri dönüşü olmayacak.

20 Nisan 2015 Pazartesi

Önyargısız Çocuklar Yetiştirmek Mümkün mü?



Salaş kıyafetlerle, makyajsız halimle girdiğim bir mağazada çok fazla ilgi görmemiştim.Başka bir gün aynı mağazaya topuklu çizmelerim, şık paltom ve çantamla, makyajlı olarak girdiğimde, mağaza yöneticisi olan bayanın yanıma kadar gelip benimle özel olarak ilgilenmesine şahit oldum.
Nasrettin Hoca'nın "Ye kürküm ye" fıkrasını hatırlayarak güldüm bir süre. :)
Eminim herkesin yaşadığı buna benzer bir olay vardır.

 İnsanlara, etiketlerine veya dış görünümlerine göre değer yükleyen bir toplumda yaşıyoruz.

 Metroda yolculuk yaparken bir kızın fotoğrafını çekip yayınlamasıyla kısa zamanda tüm medyanın dikkatini üstüne çeken çocuğu çoğunuz görmüşsünüzdür.Ayağında terlikler vardı ve kitap okuyordu.
Fotoğrafını çeken kız, çocuğu hiç tanımadığı halde önyargısına güvenerek, onu aşağılayan bir yazı yazmış fotoğrafın altına.
Çocuk ise bu fotoğrafı görüp kendi sayfasında paylaşmış.Görüntüsünden utanmadığını, asıl önemli olanın insanlık olduğunu yazmış:

Çocuğumuzun yanında, insanların dış görünümleriyle ilgili konuşurken kurduğumuz cümlelere dikkat edelim.Şimdiye kadar bu konuda söylediklerimizi de bir düşünelim.Çocuğumuz, insanlara dış görünümlerine göre ayrıcalıklı davranıyor veya onları yadırgıyor mu? Çocuğumuzu gözlemleyelim.
Biz öğretmemiş olabiliriz.Arkadaşlarından da önyargılı davranışlar öğrenebilir.Bu durumu fark ederek düzeltmek yine bize düşüyor.

Örneğin sınıfta bir çocuk gözlük takıyor diye diğer çocuklar onunla alay ediyor olabilir.Sizin çocuğunuz da diğerleri gibi o çocukla alay ediyorsa, çocuğunuzun kendini gözlüklü arkadaşının yerine koymasına yardımcı olun.Ona "Senin de gözlerin bozulabilir ve daha iyi görebilmek için gözlük takmak zorunda kalabilirsin.Gözlük taktığın için arkadaşların seninle alay etse nasıl hissederdin?" diye sorarak, alay ettiği arkadaşıyla empati kurmasını sağlayabilirsiniz.
Ailesinin yeterince parası olmadığı için iyi giyinemeyen çocukları anlaması için de aynı yöntemle çocuğunuzu yönlendirebilirsiniz.

Hiç kimse mesleği, ünvanı, etiketi veya dış görünümü yüzünden aşağılanmayı hak etmiyor!

Meslek gruplarından bazıları toplum tarafından oldukça yüksek puan alıyor.Öyle ki o meslek gruplarından olan kişilerden bahsederken, ünvanının başına "Koskoca" kelimesi bile ekleniyor ve bu ön eki alan meslek grupları adeta ulaşılmaz bir yere yükseltiliyor.Sanki onlar hatasız ve diğer meslek gruplarından olan kişilerle aralarında uçurumlar var.

Örneğin; "Koskoca Profesör Doktor."
Profesör ünvanına sahip olan herkes üstün özelliklere sahip, bilge insanlar mıdır acaba?Aile içinde hiç sorunları olmayıp eşleri ve çocuklarıyla hiç kavga etmezler mi peki?Hiç hata yapmazlar mı?

Diğer koskoca meslek ünvanlarını da bir düşünelim;
Koskoca Dekan,
Avukat,
Doktor,
Bakan,
Fabrikatör,
Mühendis,
..............

Bu meslek ünvanları ve benzer ünvanlara sahip olanların ortak özelliği maddi güçlerinin, asgari ücretle veya yevmiye ile çalışanlardan çok daha fazla olması.Birçok ebeveynin hayali ise çocuklarının bu meslek gruplarından birini seçmesi.Seçsin tabii ki.Bunda bir sakınca yok.

Peki ileride bir şirketin yöneticisi konumunda olan çocuğunuz sizce diğer çalışanlara nasıl davranacak?Onları insan yerine koyup hal hatır soracak mı , yoksa onlara hep tepeden bakarak emirler yağdıran, onları her fırsatta aşağılayan ve ezen bir yönetici mi olacak?

Çocuklarımıza meslek gruplarını nasıl anlattığımıza odaklanalım.
Çocuğunuz çöpçü olmak istediğini söyledi (ki birçok küçük erkek çocuğuna büyülü gelen bir meslektir.); ona ne söylersiniz?
Sürekli pis bir kokunun dibinde yapılan pis bir iş olduğunu söyleyerek, bu kararından cayması için onu ikna etmeye mi çalışırsınız;
Yoksa bu mesleği seçmesinin nedenlerini sorarak,sohbetin arasında çöpçülere olan ihtiyacımızdan ve ne kadar önemli bir iş yaptıklarından mı?

Önyargısız çocuklar yetiştirmek istiyorsak, önce biz önyargılarımızdan kurtulacağız!

Çöpçüler olmasa, pis kokan sokaklarda yaşardık.
İşçiler olmasa, mühendisler işsiz kalırdı.
O meslek grubu olmasaydı ne olurdu diye her meslek grubu için düşünün.
Çocuğunuzla meslekler hakkında konuşurken bunlardan bahsedin.Çünkü toplum olarak her meslek grubundan insana ihtiyacımız var.

Mesleği, giyim tarzı ne olursa olsun, her insan değerlidir.
İnsana, insan olduğu için değer veren, önyargısız bir nesil yetiştirmek dileğiyle.
Sevgiyle kalın.

Eda S.





17 Nisan 2015 Cuma

Angry Birds Magnetleri


Kızgın kuşlar artık buz dolabımızın kapağında.

Nasıl yaptım?

Aşağıdaki adresten 3 sayfalık çıktı aldım.Elimde birikmiş olan reklam magnetlerinin üstlerindeki naylon katı soydum.Çıkartırken resimleriyle birlikte çıkıyorlar.
Çıktılardan kestiğim her parçayı magnetlerin üstlerine yapıştırarak etrafını tekrar kestim.
Dolap kapağına takıp çıkarırken yırtılmasın diye bazılarının ön yüzünü şeffaf bantla kapladım.

Çok iş diye düşünenler direkt magnet üzerine çıktı almanın bir yolunu arayabilirler.Çıktıları aldığım sayfanın sahibi öyle yapmış.

Sevgiyle kalın.


14 Nisan 2015 Salı

Salata Kurutucu İle Sanat




Salata kurutucu ile farklı bir sanat çalışması yaptık.Sanırım çocuklar için en eğlenceli kısmı kurutucuyu çevirerek döndürmekti.Döndürerek eğlenirken, bir yandan da kağıdın üzerindeki boyalara ne olacağını merak ettiler.

Hazırlıklar ve Yapılışı:

1. Salata kurutucusunun içine bir gazete sayfası yerleştirdim.
2. Gazetenin dışarıya taşan uçlarını kestim.
3. Kurutucunun içindeki süzgeci bir kağıdın üstüne koyarak etrafını çizdim.
4. Çizdiğim daireyi kestim.
5. Kurutucunun içine önce gazeteyi, sonra kağıdı yerleştirdim.


6. Kağıda farklı renklerde boyalar damlattık.(Akrilik boyayı az miktarda sulandırarak bu iş için en uygun boyayı hazırlayabilirsiniz.Sulu boya veya diğer akıcı boyaları da sulandırarak kullanabilirsiniz.)


Kurutucunun kapağını kapattık ve boyaları kurutmak için hızlı hızlı çevirdik.


İşte sonuç! ;)

Eğlenceli sanat çalışmaları dilerim.
Sevgiyle kalın.


Baymax Kuklaları


Eskiden maşa raptiyelerle kartondan kuklalar yapardık.Artık bu tarz pek tutulmuyor sanırım.Çünkü maşa raptiyeleri çok zor buldum.
Oğlum bu Baymax kuklalara bayıldı!
Sadece iplerini çekerek değil, çoğunlukla birbirleriyle konuşturarak oynuyor kuklalarını.


Çıktı alıp kalın bir kartona yapıştırdım.Keserek resimli anlatımı uyguladım.
Yapmak isteyenler için çıktı aldığım link:

13 Nisan 2015 Pazartesi

Plastik Bardaktan Telsiz


Yapmayı düşünüp hep ertelediğimiz, basit projelerden biri de plastik bardaktan telsizdi.
Sadece plastik değil, karton bardak veya kutulardan da yapılabiliyor.

Yün ipi (veya benzeri bir ipten) uzunca kestim.İpin iki ucunu bardakların tabanına açtığım deliklerden geçirdim. 
İplerin uçlarına (çekince geriye çıkmayacak şekilde) bardakların iç tarafından düğüm attım.


Önce telsizimiz çalışmadı.Bir bardağı ben tuttum, diğerini de kızım.Kızım bardağın içine konuşurken, ben de elimdeki bardağı kulağıma dayadım.Hiç ses gelmiyordu.

Aramızdaki mesafeyi açarak ipi iyice gerdik.İşte olmuştu!Telsizimiz çalışıyordu!
Ben bile sevindim telsizimizin çalışmasına. :)
Çocuklar gün boyu aralarında telsizle haberleştiler.

Eğlenceli oyunlar dilerim.
Sevgiyle kalın.

3 Nisan 2015 Cuma

Florürün Zararlarını Bilmek Hepimizin Hakkı


Florürün zararları hakkında küçük bir araştırma yaptım.
Diş macunlarının üzerinde yutulmaması gerektiği yazıyor.İçeriğindeki florür yüzünden bu uyarıyı yapmak zorundalar.
Tamam yutmuyor, tükürüyoruz ama sindirim ağızda başlamıyor mu?O halde yutmamamız gereken zararlı maddeyi vücudumuz, diş macununu ağzımızda tuttuğumuz sürece emerek depoluyor demektir.

Üstelik florür sadece diş macunlarında değil çeşme suyu veya florürlü su ile hazırlanan içecek ve hazır gıdalarda da bulunuyor.Demek ki midemize de iniyor.
Yapılan deney ve araştırmalara göre florür vücudumuzda biriktikçe çeşitli rahatsızlıklara sebebiyet veriyor.
Vücudumuzda en başta ağız yoluyla emilerek depolanan florürün zararlarını bilmek hepimizin hakkı!

Florür vücudumuzda ilk olarak epifiz bezi (pineal gland) tarafından depolanıyor.
Epifiz bezi, vücut ritmlerimizi korumamız için ihtiyacımız olan melatonin hormonunu salgılıyor.
3.Göz olarak da adlandırılan epifiz bezi, farkındalığımızın artmasında büyük rol oynuyor.

Yapılan bir çok araştırmaya göre florür, epifiz bezinin esnekliğini kaybetmesine sebep oluyor.Merkezi sinir sistemine zarar vererek, algıda yavaşlama, karar vermekte zorlanma,davranış değişiklikleri ve ileri safhada alzheimer gibi rahatsızlıklara yol açıyor.

Çocuklarda fazla florür alımı, epifiz bezinin gelişimini yavaşlatıyor ve bezin çalışmasını tamamen durdurabiliyor.
Çocuklar ile yapılan testlerde, florürlü su tüketen çocukların IQ seviyesi, florürsüz su tüketen çocuklardan daha düşük çıkıyor.


Epifiz bezi vücudumuzun birçok organının düzenli çalışmasını sağlıyor.Bu bezin çalışmaması ve vücudun diğer bölgelerinde florürün birikmesi, kısırlığa, erken adet görmeye, böbrek yetmezliğine, troid, pankreas ve hipofiz bezinin çalışmalarında aksamalara, romatizma ve kemik erimesine yol açabiliyor.

Florürü hayatımızdan çıkarmak için neler yapabiliriz?

Florürsüz diş macunlarını kullanmayı tercih edebiliriz.
Çeşme suyunu yemeklerde kullanmayarak, ambalajlı su, içecekler, sakız ve hazır gıdaların florür(sodyum fluorid) içerip içermediğini okuyup kontrol ederek de vücudumuza aldığımız florürü minimuma indirebiliriz.

Birçok ülkede bilimsel olarak zararlı olduğu kanıtlanmış, hatta bazı ülkelerde suya katılması yasaklanmış olan florür, neden hala tamamen yasaklanmıyor diye düşünmeden edemiyorum...

Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmak için aşağıdaki linkleri inceleyebilir, google vb.  arama motorunda "florür" ve "epifiz bezi" hakkında geniş çapta araştırma yapabilirsiniz.